Ankaragücü, bu sezon futbol sahasından çok yönetimsel krizlerle anılmaya başladı. Kulüp, sahadaki başarının önündeki en büyük engelin kendi içindeki iletişim kopuklukları olduğunu her fırsatta kanıtlıyor. Son yaşananlar, bu krizin artık sadece içeride değil, dışarıya da taşarak kulübün imajını derinden zedelediğini gözler önüne seriyor.
Kulüp yöneticisi geçtiğimiz günlerde, “Teknik direktörümüzle devam edeceğiz,” diyerek kamuoyunu rahatlatmaya çalışmıştı. Ancak bu açıklamanın üzerinden çok geçmeden teknik direktörün görevine son verilmesi, yönetimden gelen sözlere artık kimsenin inanmadığını bir kez daha gösterdi. Taraftarın aklındaki soru net: Eğer devam edilmeyecekse, neden bu açıklama yapıldı? Yok eğer bir karar değişikliği olduysa, bunun gerekçesi neden şeffaf bir şekilde paylaşılmadı? Bu tür ani kararlar, yalnızca yönetimsel zaafları değil, kulüp içindeki kaotik ortamı da ortaya koyuyor.
Yönetim, futbolcular üzerinden yürüttüğü söylemlerle de eleştirileri üzerine çekiyor. Son olarak Efkan’a yönelik yapılan eleştirilerle ilgili olarak, “Neden sadece Efkan konuşuluyor, Bajic konuşulmuyor?” diyerek savunma yaparak yine talihsiz bir
açıklama gerçekleştirdi. Bir oyuncunun başarısızlığı tartışılabilir; ancak bir başka oyuncuyu, taraftarın önüne atarak savunma yapmaya çalışmak, yalnızca takımı değil, kulüp kimliğini de zayıflatıyor.
Yönetimin, Bajic’i savunmak adına taraftarı işaret eden açıklamaları, zaten gergin olan ortamı daha da alevlendirdi. Futbol, taraftarla var olan bir spor. Ancak yönetimin, taraftarın tepkilerini “haksız” bulduğunu ima ederek kendi sorumluluğunu göz ardı etmesi, bu kriz yönetiminin en büyük zafiyetlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor.
Yönetimin bu süreçte en büyük hatası, sorunları çözmek yerine onları reddetmesi ve üzerini örtmeye çalışması. Oysa kaos ancak şeffaflık ve doğru iletişimle yönetilebilir.
Ankaragücü’nün bugünkü durumuna baktığımızda, asıl ihtiyaç duyulan şeyin ne oyuncular ne de teknik direktör değişikliği olduğu açıkça görülüyor. Sorunun temelinde yönetimsel zaaflar, iletişim eksikliği ve şeffaflık yoksunluğu yatıyor. Bu kaotik ortamdan çıkmanın tek yolu, doğru bir liderlik anlayışı ve uzun vadeli bir strateji geliştirmekten geçiyor.
Taraftar, bu kulübün en büyük gücüdür. Ancak yönetim, taraftarı karşısına alarak, oyuncularını koruyamayıp hedef göstererek ve kendi çelişkileriyle güven kaybederek, bu gücü zayıflatmaya devam ediyor. Ankaragücü, geçmişte zor zamanlardan çıkmayı başaran bir camia. Ancak bu kaos ortamında yapılması gereken ilk şey, öz eleştiri yapmak ve taraftarı yeniden kazanacak bir anlayış geliştirmektir. Aksi halde, bu çığlık daha da derinleşecek ve kulüp, her geçen gün futbol sahasından biraz daha uzaklaşacaktır.
Serhat KARAMAN