Buna sevinmenin ötesinde yaşanan deprem bize depremin soğuk yüzünü tekrar gösterdi. Geçmişte yaşanan acılar bazı şeyleri öğretse de hala tedbirlerimizin yetersizliğini gün yüzüne çıkarttı.
Korkularımızın asıl sebebi hala insanlarımızın depreme dayanıksız binalarda yaşıyor olmaları. Olası 7 ve üzeri şiddette bir deprem sonrası yıkıntılar arasında ellerimizle sevdiklerimizi çıkartmaya çalıştığımız görüntüleri tekrar görme ihtimalimiz.
İnşaat sektörü maliyetlerindeki ve kiralardaki artış devlet desteklerinin yetersiz kalması gibi sebeplerle dayanıksız binalarda insanlar yaşamaya mahkum oluyorlar.
İstanbul'un ülkemiz içindeki nüfus ve ekonomik büyüklüğü düşünüldüğünde stratejik olarak önemi çok büyük. Deprem olduktan sonra istersek tüm herkes destek olsun ne fayda. Yapılması gerekenler tam da şimdi, yarına bırakılmadan yapılmalıdır. Deprem bizi yıkmadan önlemler almalıyız.
İNSANLAR SIĞINACAK PARK BULAMADILAR
İstanbul öyle bir şehir ki yıkım olmayan bir deprem sonrası bile insanlar sığınacak park bulamadılar. Deprem sonrası insanlar sevdiklerinden haber alabilmek için telefonlarına sarıldılar ama operatörlerin kapasitesi yetmediği için ulaşamadılar. Şehrin büyüklüğüne uygun toplanma alanları belirlenmeli. Bu alanlar gsm kuleleri ve ücretsiz wifi hatlarıyla donatılmalı. Deprem sonrası iletişim çok önemli bunu gsm operatörlerinin sağlaması gerekiyor. Kar amaçlı ticari işletmeler olabilirler ama devletin buna bir çözüm üretmesi gerekiyor.
İstanbul depremi sonrası AFAD tarafından İstanbul 'dan tahliye planları işte bu yüzden yapılıyor. Hayatta kalanlar için bile İstanbul yaşanılabilir yer olarak kalmayacak.
Ankara'nın da buna yönelik şehirleşmeyi hızlandırması gerekmektedir. Kahramanmaraş merkezli depremler sonrası aldığı nüfusla baş edemeyen Ankara olası İstanbul depremine yönelik ciddi projeler geliştirmelidir.
Deprem uzmanlarının ne olumlu ne de olumsuz söylemleri önemli değil. Biz güvende olabilmek için hazırlık yapmalıyız. Deprem ülkemizin gerçeği, bu gerçekle yaşamadan önce yüzleşmeliyiz.