Apokrin bezleri ergenlik dönemine kadar aktif değildir. Bu yüzden bebeklerde yaygın olarak bilinen “bebek kokusu”, apokrin bezlerinin henüz çalışmamasından kaynaklanır. Erkeklerde kıllanmanın daha fazla olması, bakterilerin tutunabileceği yüzey alanını artırarak kokunun daha yoğun olmasına neden olabilir.
VÜCUT KOKUSU SADECE TERE Mİ BAĞLIDIR?
Sanılanın aksine, terin kendisi kokusuzdur. Ancak apokrin bezlerinden salgılanan protein ve yağ dolu sıvılar, cilt yüzeyindeki bakteriler tarafından parçalandığında kötü kokulu gazlar açığa çıkar. Yani hissettiğimiz koku, aslında vücudumuzdaki bakterilerin metabolik faaliyetlerinden kaynaklanır.
Vücut kokusunu etkileyen tek faktör terleme değildir. Günlük yaşantımızdaki birçok unsur kokunun yoğunluğunu ve türünü değiştirebilir. Bunlardan bazıları:
• Fiziksel aktivite (ter bezlerinin daha fazla çalışması)
• Stres ve kaygı (apokrin bezlerinin daha fazla salgı üretmesine neden olabilir)
• Sıcak hava koşulları
• Genetik yatkınlık
• Beslenme alışkanlıkları (soğan, sarımsak, lahana gibi kükürt içeren gıdalar kokuyu artırabilir)
Bunların yanı sıra, bazı sağlık sorunları da vücut kokusunun değişmesine neden olabilir. Örneğin:
• Diyabet hastalarında vücut kokusu çürük elma gibi algılanabilir.
• Kolera hastalığı, tatlı ve şekerimsi bir koku yayılmasına neden olabilir.
• Gut, tiroid hastalıkları, karaciğer ve böbrek hastalıkları, metabolizmayı etkileyerek vücut kokusunun karakterini değiştirebilir.
• Menopoz döneminde hormon seviyelerindeki değişimler, sıcak basmaları ve terleme nedeniyle vücut kokusu farklılaşabilir.