Türkiye Adalet Akademisi tarafından düzenlenen Akademi Söyleşileri programına katılım sağlayan Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, yaptığı açıklamalarda hakim ve savcı adaylarına da tavsiyelerde bulundu.
İyi bir hakimin öncelikle iyi bir hukuk eğitimi almış olması gerektiğine vurgu yapan Akarca, bu eğitimin ve evrensel hukukun temel ilkelerinin yanında içinde yaşadığı toplumun kültürünü, örf ve adetlerini, geleneklerini ve sosyal yapısını da çok iyi tanıması gerektiğini, aksi halde toplumsal değerlerine yabancılaşmış ve temel referanslarını yurt dışı güç ve etki gruplarından alan bir hukukçunun, yargı sisteminin hangi alanında görev alırsa alsın adaletin tecellisine katkısının olmayacağından bahseden Akarca, konuşmalarında önemli noktalara değindi.
İNSANI YAŞAT Kİ DEVLET YAŞASIN!
Yaptığı açıklamalarda hukuk sisteminde insanın merkeze alındığını ifade eden Akarca, “Nitekim tüm dünyanın gözü önünde yaşanan Gazze soykırımında, referans almaya çalıştığımız insan hakları savunucusu tüm devletler, kuruluşlar ve örgütlerin söylemlerinin bir kıymetinin olmadığı, kağıt üzerinde kaldığı görülmüştür. Buna karşın ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ diyen Şeyh Edebali’den bugüne bizim hukuk kültürümüzün merkezinde insan yer almaktadır. Gerçekte hakimin; hakim, fehim, müstakim, emin, mekin ve metin olması gerektiğini öğütleyen Mecelle ne ise 1976 tarihli Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin ‘Hakim; insana, tabiata, gerçeğe, olağana sırt çevirmeden ve katı kalıplar içinde sıkışıp kalmadan uyuşmazlığa insan kokusu taşıyan bir çözüm getirmek zorunluluğundadır’ anlayışındaki ruh hiç değişmemiştir” dedi.
HAKİM VE SAVCI ADAYLARINA TAVSİYELERDE BULUNDU!
Son olarak yaptığı konuşmada hakim ve savcı olmaya hazırlanan kişilere "Önünüzdeki dava ve olaya konu tüm hukuki metinleri gözden geçiriniz. İlgili mevzuatın tamamını okuyunuz. Bazen maddenin bir fıkrasını okumak sizi yanıltıcı sonuçlara götürebilir. Çoğu zaman ilgili madde ve fıkraların birbirleriyle doğrudan bağlantıları mevcut olup birlikte değerlendirilerek sonuca varılması gerekebilir. Kararlarınızın kesin olması sizleri keyfiliğe yöneltmesin. 'Nasıl olsa temyiz kabiliyeti yok, herkes bu kararı kabul etmek ve uygulamak zorunda' mantığıyla adaleti tesis etmekten uzaklaşmayınız. Her kararınızda tarafların üstün hak ve yararlarını koruyucu şekilde emek ve çaba sarf etmelisiniz." şeklinde tavsiyelerde bulundu.