1919 yılında Atatürk'ün Ankara'ya gelişi sadece tarihi bir geçmişi olan fakat İstanbul gibi şehirlere göre daha arka planda kalan bir şehrin geleceğinin şekillenmesinde büyük rol oynadı. Hızlı bir şekilde atılım yaşayan Ankara, Mustafa Kemal Atatürk'ün gelmesinden 4 yıl sonra Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuna ve ülkenin başkenti ilan edilişine tanıklık ediyordu.
Bu plansız ve mecburi olarak hızlı gelişen süreç Ankara'nın bir çok altyapısal ve şehir planlaması açısından sıkıntılar yaşamasını beraberinde getirdi. Şehre yaşanan diplomasinin de beraberinde getirdiği akın, Ankara'nın kalbinde ve civar yerlerde yapılaşma patlamasını beraberine getirdi.
YILLARCA BATAKLIKLAR İLE UĞRAŞILDI
Fakat Ankara o dönem, Ankara Kalesinin etrafındaki yerleşim yerlerinin olduğu ve çeşitli yerleri bataklıkla dolu bir yerleşim yerinden ibaretti. Bu noktada yapılaşma sürecinde ilk akla gelenlerden birisi bataklık sıkıntısı oldu.
Türkiye'nin başkenti Ankara, lider şehir olması münasebetiyle zorunlu olarak yeni yapılar inşa edilmesi gerekliliği ile karşılaştı. Bataklıklar yeni yapılar inşa edilmesinde sıkıntılar çıkardı ve 1924 ile 1930 yıllarında Ankara'daki bataklıkları kurutmak için hummalı bir süreç başladı. Sonrasında ise şehrin büyümesi imar planlarıyla desteklendi ve kontrol altında tutulmaya çalışıldı.