Türkiye'nin kültürel mirasını yaşatan önemli müzelerden biri olan Ankara Etnografya Müzesi, başkentin Altındağ ilçesinde ziyaretçilerini ağırlamayı sürdürüyor. Cumhuriyet döneminin ilk müzelerinden olan yapı, 18 Temmuz 1930 tarihinde kapılarını açarak Türk kültür ve sanat tarihine ışık tutuyor.
Kurtuluş Savaşı yıllarında halkın cuma namazlarını kıldığı ve Namazgâh Tepesi olarak bilinen alanda inşa edilen müze, ilk başta Arkeoloji Müzesi olarak planlandı. Ancak süreç içinde alınan kararla Resim ve Heykel Müzesi’ne dönüştürülmesi gündeme geldi. Nihayetinde 1930’daki resmi açılış töreninin ardından bugünkü işlevini kazanan müze, Türk halk yaşamının izlerini sergileyen bir etnografya merkezi haline geldi.
ATATÜRK’ÜN NAAŞINA EV SAHİPLİĞİ YAPTI
Etnografya Müzesi, Cumhuriyet mimarisinin önde gelen isimlerinden Arif Hikmet Koyunoğlu’nun imzasını taşıyor. Dikdörtgen planlı, tek kubbeli yapının taş duvarları Ankara'nın karakteristik küfeki taşıyla kaplanmış durumda. Geniş bir merdivenle çıkılan müzenin görkemli girişi, mermer alınlık ve oymalarla süslenmiş.
Binanın merkezinde yer alan kubbeli hol ve iç avlu, ziyaretçileri tarihi bir yolculuğa davet ediyor. Ortasında mermer havuz bulunan avlu, daha sonra Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün naaşına geçici kabir olarak tahsis edilerek Türk tarihindeki önemli anlara da ev sahipliği yaptı.
ZENGİN KOLEKSİYONUYLA GÖZ DOLDURUYOR
2019 verilerine göre 28 binden fazla eserin sergilendiği müze, Türk kültürünün nadide örneklerini ziyaretçileriyle buluşturuyor. Türk kıyafetlerinden el yazmalarına, işleme eserlerden ahşap ve taş eserlere kadar geniş bir koleksiyona sahip olan müze; sünnet odası, Türk kahvesi kültürü ve geleneksel silahlar gibi özel bölümleriyle de dikkat çekiyor.
Müze girişinde ziyaretçileri karşılayan ve Pietro Canonica tarafından yaptırılan bronz Atatürk Heykeli ise, Türkiye Cumhuriyeti’nin modernleşme sürecine atıfta bulunuyor.