Ankara’nın Kızılcahamam ilçesine bağlı Taşlıca Köyü, yalnızca doğal güzellikleriyle değil, aynı zamanda Anadolu isminin kökenine dair anlatılan büyüleyici bir efsaneyle de dikkat çekiyor. Kuşaktan kuşağa aktarılan Kırmızı Ebe Efsanesi, bu kadim coğrafyanın derin tarihine ışık tutuyor.
HORASAN’DAN ANADOLU’YA: BİR EFSANENİN DOĞUŞU
Efsaneye göre, Taşlıca Köyü’nün kurucularından biri olan Kırmızı Ebe, Horasan'dan oğlu Oruç Gazi ile birlikte bu topraklara geldi. Hacı Ahmet Yesevi’ye bağlı olan Kırmızı Ebe, Bizanslılarla yapılan bir savaşta eşini kaybettikten sonra, oğlu ile hayatını devam ettirdi. Anadolu'nun Türkleşme sürecinde önemli bir yere sahip olan Horasan Erenleri’nin izlerini taşıyan Kırmızı Ebe, Taşlıca Köyü’ne damgasını vuran bir figür olarak karşımıza çıkıyor.
BİTMEYEN AYRAN VE ANADOLU İSMİ
Bir sefer sırasında Selçuklu Şehzadesi Alaaddin Keykubat, askerleriyle Taşlıca Köyü’nde mola verir. Su bulmakta zorlanan askerler, sırtında bakracıyla beliren Kırmızı Ebe ile karşılaşır. Rivayete göre, Kırmızı Ebe’nin bir taşa doldurduğu ayran, içtikçe tükenmek bilmez. Bu olay sırasında askerler ve Kırmızı Ebe arasında şu diyalog geçer:
• Kırmızı Ebe: "Doldurun yavrularım!"
• Askerler: "Ana dolu!"
• Kırmızı Ebe: "Gene doldurun yiğitlerim!"
• Askerler: "Dolu ana!"
Bu diyalog, Anadolu isminin halk arasında bu şekilde anılmasına neden oldu.
KÖY ARAZİSİ KIRMIZI EBE’YE VERİLDİ
Şehzade Alaaddin Keykubat, Kırmızı Ebe’nin bu kerametinden etkilenir ve kadının bir dileği olup olmadığını sorar. Kırmızı Ebe ise yalnızca oğluna yiyecek ve gaza yolunda hayır duası ister. Bu alçakgönüllü talep karşısında etkilenen Alaaddin Keykubat, köyün bulunduğu araziyi Kırmızı Ebe ve oğluna bağışlayarak, vergi muafiyeti sağlar.
